ÖLMEZ AĞAÇ ZEYTİN

Doğa ve denizin kusursuz birlikteliğini görebileceğiniz, dünyada az bulunur yerlerden olan Kuzey Ege’ye düşerse yolunuz, mutlaka gözünüze çarpacaktır zeytin ağaçları. Tüm mitolojilerde ölümsüzlüğün simgesi olarak anılan bu kutsal ağaç, birçok efsaneye de konu olmuştur. Tarihe tanıklık etmiş, kökleri 40 bin yıl öncesine dayanan zeytin ağacı, “bütün ağaçların ilki” olarak bilinir.

 

Tarihte Zeytin

Efsaneye göre, Antik Yunan’da tanrıların başı olan Zeus, yeni kurulan site kente en değerli armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın, bu şehrin koruyucusu olacağını vaat eder. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon savaşlarda işe yarayacak rüzgâr kadar hızlı bir at yaratarak meclise sunar. Bilgelik tanrıçası Athena ise bir zeytin dalı armağan eder. Bu ağaç büyüyüp yüzyıllarca yaşayacak, bereket ve yaşam kaynağı olacaktır. Şehir, zeytinin gerçekten bereket kaynağı olduğunu kabul eder ve bunun üzerine Athena’nın onuruna yeni kurulan şehre “Atina” ismi verilir. İşte o günlerden bu yana zeytin ağacı, akıl, zafer ve bereketin simgesidir.

Zeytin ağacı ile ilgili elimizdeki en eski kayda değer verinin, Santorini Adası’ndaki arkeolojik çalışmalara dayandığı söyleniyor. Bu çalışmalarda 40 bin yıllık zeytin yaprağı fosiline rastlanmış. Bu bulgulara rağmen, ilk zeytin hasadının ne zaman yapıldığı hala gizemini korumakta.

Adı tüm kutsal kitaplarda geçen zeytin, işte bu ölümsüz ağacın meyvesi olarak bize sunulan bir mucize sanki. Zeytin meyvesi ve bu meyveden elde edilen zeytinyağı ise, yüzyıllardır önemli bir besin kaynağı. Antikçağda sıvı altın olarak anılan zeytinyağı, Akdeniz’de 4000 yıldır şifa oluyor insanoğluna.

 

ZEYTİNYAĞI


Zeytinyağı denince ilk akla gelen, zeytinyağlı ev yemekleri kuşkusuz. Annelerimizin ellerinde bir ziyafete dönüşen taze fasulyeler, dolmalar, türlüler… Uzmanlar şimdilerde, sofranızda zeytinyağından başka bir yağ bulundurmayın diyorlar. Hatta kızartmalarda bile zeytinyağının rahatlıkla kullanılabileceği söyleniyor. Tabii iş bu noktaya gelince, bütçeler biraz sarsılmaya başlayabilir. Bu altın sıvının, besin değeri tartışılmaz olsa da, ekonomik değeri diğer bitkisel yağlara göre oldukça yüksek. Fiziksel yöntemlerle doğal olarak üretilebilen bitkisel yağ olması da en önemli özelliği. Hem bir meyve suyu, hem de beslenme yönünden üstün özelliklere sahip olması, onu diğer yağlardan ayırarak, sofralarımızın kraliçesi haline getiriyor. Sadece sofraların mı?

 

Dahası var, zeytinyağı yaşamımızın baş tacı sanki... Sağlığa hiçbir olumsuz etkisi olmadığı gibi, içerdiği özel bileşenler sayesinde birçok sağlık sorununa ve cilt problemlerine şifa oluyor. Cilt bakım ürünlerinden, mobilyaların temizlenmesine kadar pek çok alanda mucizeler yaratıyor.

 

İŞTE O MUCİZELER


Sağlığa faydaları saymakla bitmiyor.

  • Kalp damar sağlığımızı koruyor, doku ve organların yaşlanmasını geciktiriyor.
  • Antioksidanlar ile A, C, E ve K vitaminleri ve kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, demir, bakır gibi mineralleri de bolca içermekte. Girit adası halkının uzun yaşam sırrının her sabah aç karnına iki kaşık zeytinyağı içmeleri olduğu söyleniyor.
  • İçeriğinde bulunan fenol bileşiklerinin anti-kanser özellik gösterdiğine dair çalışmalar mevcut.
  • Karaciğer dostu olan zeytinyağının, aynı zamanda sindirimi düzenlediği, bağırsak kanserinden koruyucu etkisi olduğu biliniyor.
  • Pek çok hastalığa şifa olan bu altın sıvı, aynı zamanda güzellik iksiri. Cilt için harika bir antioksidan olan zeytinyağı, yaşlanma etkilerini onarıyor. Cildimizi hem içeriden hem de dışarıdan beslemek isteyenler için bulunmaz bir nimet. Besleyici ve onarıcı etkisiyle cilt yaraları, yanıklar ve lekeler için de çok olumlu etkiler gösteriyor.    

 

PEKİ YA ZEYTİNİN YURDU?


Zeytinin ana vatanı, Güneydoğu Anadolu bölgesini de kapsayan Yukarı Mezopotamya ve Güney Ön Asya. Türkiye ise, bulunduğu konum ve iklimi dolayısıyla, diğer Akdeniz ülkeleri İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden.  Özellikle İzmir, Muğla, Aydın, Manisa ve Çanakkale önemli zeytin üretimi yapılan illerimiz.

 

Zeytinyağı, ülkemiz için önemli bir tarımsal ihraç ürünü olmasına rağmen, yıllık tüketim rakamları şaşırtıcı derecede düşük. Avrupa ülkelerinde yıllık tüketim rakamı 10-20 litre aralığında iken, ülkemizde sadece 2 litre. Oysa artık daha sağlıklı beslenme ve daha güzel yaşlanma konusu üzerine fazlaca kafa yoran dünyanın konuştuğu konuların başında geliyor zeytinyağı. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının uzun yaşamla doğrudan ilgisinin ortaya çıkmasıyla zeytinyağı tüketiminin arttığı görülüyor.   

 

SON SÖZ


Antik dönemden günümüze sürüyor zeytin ağacının kutsallığı. Sunduğu nimetler sebebiyle zeytin ağacına yüklenen anlam öyle büyük ki, efsanelerde anlatılana göre bir zeytin ağacı kesmek günahların en büyüğü sayılıyor. Hatta Yunanistan’da 3000 yıl önce bu günahın, ölüm ile cezalandırıldığı söyleniyor.


Ne mutlu bize bu kutsal ağacın ana vatanında yaşıyoruz. Ama maalesef, sunduğu nimetler karşılığı verilen değer yetersiz. Zeytin ve yağının tüketimini arttırarak üreticinin kazanmasını sağlamakla başlamalı. Gelecek nesillere hem sağlık, hem ekonomik bir değer bırakmak olmalı amaç. Üretici kazandıkça büyür, büyüdükçe artan ihracatla dünyada hak ettiği yere gelir. Toplumun bu konudaki farkındalığının artması, bizi yönetenleri zeytin tarımıyla ilgili doğru ve verimli politikalar oluşturmaya zorlayacaktır. İşte o zaman, binlerce yıllık ağacıyla havamızı temizleyen, yaprağı, meyvesi ve yağıyla bize şifa olan ölümsüz zeytin ağacına borcumuzu ödemiş oluruz belki.